Çocuklarda Güvenli Bağlanma ve Temel Güven Duygusu

Üniversitedeki ilk yılımda Çocuk Psikolojisi dersinde gördüğümüz en önemli konulardan biri 0-2 yaş aralığında bebeğin gelişiminin ilerideki hayatının biçimlenmesinde önemli olduğuydu. Bunun devamı olarak ilk yılın çocuğun psikolojik gelişiminde temel güven duygusunun sağlıklı oluşmamasından doğan davranış sorunlarına yaklaşım üzerine alandaki duayenlerin bilgilerini okuduk.

Her şeyin temelinde sevgi ve kabul görme duygusu yatıyor. Yetişkinlik yıllarında ortaya çıkan, nedeni belli olmayan ya da anlaşılamayan çeşitli sıkıntıların temelinde, çocukluk dönemindeki yaşantıların etkisi oluyor.

Her anne baba çocuğunu sever. Özellikle bu platformda bu yazıyı okuyan annelerin ruh sağlığı yerinde çocuk yetiştirme kaygısının yüksek olduğunu da düşünebiliriz. Bu yazının hitap ettiği hedef kitle muhtemeldir ki çocuk yetiştirme bilgilerine hamilelik döneminden itibaren başlamıştır. Bebeğin tüm ihtiyaçları düşünülmüş ve eksiksiz şekilde karşılanmış sevgi ortamına doğan şanslı yavrular olarak bakabiliriz.

Şimdi gelelim asıl konumuza; her anne baba bebeğini bu kadar sevdiğine göre niçin bebeklerde temel güven duygusu her zaman oluşmaz?

Erikson’un psikososyal gelişim kuramına göre 0-2 yaş dönemi; çocukta temel güvene karşı güvensizlik dönemi olarak açıklanır.  Çocuğun dünyayı güvenli bir yer olarak algılamasının temelinde, annenin tutarlı ve önceden tahmin edilebilir davranışları olması yatar. Çocuk diğer ilişkileri nasıl geliştireceğini annenin davranışına bakarak şekillendirir. Öyle ki babayla nasıl ilişki kuracağını bile anneye bakarak öğrenir.

Hamilelik ve doğumdan sonra annenin duygusal durumundan başlayan bir süreç çok önemlidir. Doğumun gerçekleşmesi anne ve bebeğin göbek bağının ayrılmasıyla birlikte simbiyotik bağ dediğimiz karşılıklı ihtiyaç ve beslenmeden doğan bağ oluşur. Bu sağlıklı bir şekilde gelişirse temel güven duygusu da gelişir. Bebek anne sıcaklığını aldığında, ihtiyaçları yeterli ve zamanında karşılandığında bulunduğu ortamın içinde kabul duygusu ile var olduğu hissini yaşayacaktır.

Bu noktada bebeği tutuş biçimi bile önem taşır. Bebeği tutuş, sevgiyle tensel temas sağlanarak yapılmalıdır. Emzirirken anne mümkün olduğunca gerginlikten uzak olmalıdır çünkü bu gerginlik anneden bebeğe geçmektedir.  Bu kısımda  annelerin duygu durumuna değinmekte fayda var. Anne çevredekilerin tavırlarına karşı hassaslaşabilir, daha alıngan ve gergin olabilir, yetemediği düşüncesine kapılabilir, yetersizlik hissi ile stres seviyesi artabilir. Pek çok etkenle gerginlik yaşayan anneler bilmelidirler ki bu bebeğe de yansımaktadır. Doğal süreçte her anne ve bebek kendi ihtiyaçlarına dönük bir anlaşmayı yakalayacaklardır. İnternette paylaşılan olması gereken diye yansıtılan her şey deneyimlerle sabittir ve anneden anneye, bebekten bebeğe değişebilir. Annelerin yapması gereken bebeğin dilini çözmeleri ve ihtiyaçlarını anında ve yeterli şekilde karşılamasıdır. 

Bebeğin ilk yıl sık sık bakıcı değiştirmesi ya da anneden yoksun kalması ihtiyaçlar giderilirken tutarlığı zedeleyeceğinden önerilmemektedir. Mümkün olduğunca aynı kişi bakımını üstlenmelidir. Bebeğin anneden ayrı kalması gibi zorunlu durumlar olduğunda annenin bir eşyası bebeğe koklatılabilir. Mümkünse anne ve bebek birbirinden ayrılmamalıdır.  Burada anneyi -bakım veren kişi- olarak tanımlamakta fayda var. Çalışan annelerin, anneanne- babaanne- bakıcı ile kalan çocukları da pekâlâ güven duygusunu oluşturabilir. Bakım veren kişinin yapması gereken; tutarlı bir şekilde bebeğin ihtiyacını anında ve yeterli olarak karşılamak ve ben güvendeyim, seviliyorum, değer görüyorum hissini yaşatmaktır.

İhtiyaçları karşılanırken -alt değiştirme, uyku, beslenme gibi- bebekle kurulan diyalogda önemlidir. Sesin tonu, söylenen sözler,  göz teması kurma, öpme, koklama, oyun oynama gibi faaliyetler sevildiğini hissetmesini sağlayacaktır. Bebeği severken sevgi biçimine de dikkat etmek gerekir. Bebeği sıkıştırarak öpme, sıkarak sarılma, hatta ağlatma bebeğin duygu karmaşası yaşamasına neden olur. Nazik yumuşak olunmalıdır.

Annelerin sık yaşadığı sorunlardan birisi banyo yaparken bebeğin ağlamasıdır. Bu annede gerginlik oluşturursa bebeğin daha da ağlamasına neden olur. Anneler ya da banyo yaptıracak kişi mümkün olduğunca sakin olmalıdır. Sizin banyo işine verdiğiniz tepkide önemlidir. Eğer korkuyorsanız korktuğunuz gibi olur. Suyun sıcaklığını, odanın sıcaklığını iyi ayarlamak ve ayaklardan başlayıp alıştırarak bebeği yıkamak, güvende olduğu hissini kaybettirmeden banyo işlemini gerçekleştirmek hem anneye hem bebeğe keyif verir. Sonrasında yapılacak bakımlar ve ten teması da bunu pekiştirir.

Son olarak güven duygusunun oluşmasında en önemli etmen anne babanın kendini güvende hissetmesinden geçer. Anne baba çocuğun bakımını üstlenen kişi de korku, gerginlik, dünyaya güvensizlik var ise ihtiyaçlar karşılanmış olsa bile bebek bakım veren kişinin sözsüz mesajlarında bunu hissedebilir.

Sevgilerimle,

Dilek Söylemez

İletişim: www.dileksoylemez.com

Sosyal medya: @dileginimgeleri

 

 

*Bu yazım 25.05.2017 tarihinde annemisin.com sitesinde yayımlanmıştır.

Sosyal medyada yeni gelişmeleri ve videoları takip etmek için tıklayın.

               

Sorularınız için uzman@dileksoylemez.com mail gönderebilirsiniz.

Youtube kanalına abone olmak için

https://www.youtube.com/channel/UCuFYEnXP_xU714yFOxyf2wQ

Yazılarımın yayınlandığı adresler

http://www.milliyet.com.tr/psikolojik-danisman-dilek-soylemez/saglik/pembenar-yazilari/

http://annemisin.com/DilekSoylemez

 

Hakkında dileksoylemez

Yazar, 2002 yılında İstanbul Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık bölümünden mezun olmuştur. Evli ve 2 çocuk annesidir. Hakkında detaylı bilgiye http://www.dileksoylemez.com/hakkimda adresinden ulaşabilirsiniz.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

%d blogcu bunu beğendi: