Son zamanlarda çevremdeki herkes (buna bende dahilim) kalabalık kentlerden uzaklaşıp sakin yerlerde yaşamını sürdürme hayalini kuruyor. Bu hayal, eskiden “emekli olunca küçük bir balıkçı kasabasına yerleşirim” diyenlerin hayaline benziyor ama değil. Yaşadığı çevreden, işinden, ilişkilerinden, trafikten, kalabalıktan, hava kirliliğinden, gürültüden, günlük rutinden sıkılmış insanların, emekli olmadan önce iş değiştirerek, çevre değiştirerek yapmayı hayal ettikleri bir şey aslında. Bazıları bunu gerçekleştirmeyi başardılar. Büyük şirketlerde belli pozisyonlarda iş hayatı deneyimi olmuş kişiler bile kariyeri bırakıp küçük, sade ve özellikle toprakla iç içe olabilecekleri bir yaşam kuruyorlar.
Kendi hayatımdan da yola çıkarak düşündüğümde bunun sebebinin tükenmişlik hissi olduğunu gördüm.Özellikle metropollerde yaşayan kişiler için, günün önemli bir kısmı yol, trafik, çalışma hayatı ile doluyor. Buna ek olarak, kentlerdeki hava kirliliği, gürültü sonucunda artan stres düzeyi, yürürken, toplu taşıma kullanırken ya da bir restaurantta yemek yerken kalabalık sebebiyle sosyal mesafenin daralması gibi sebepler tükenmişlik duygusunu daha da artırıyor. Tüm bu sebeplerin sonucunda ortaya çıkan yorgunluk, konsantrasyon sorunu, kendine zaman ayıramama, ev ve aile sorumlulukları da eklenince insanın kendisiyle bağlantısında da kopmalar başlıyor. Kişi bunu geç de olsa fark ettiğinde tüm bu koşuşturmacanın anlamsızlığı açıkça ortaya çıkıyor. Bu farkındanlık anından sonra yapmak istediklerinizle zorunluluk içerenler arasında çatışma yaşanıyor. Bu çatışmayı çözen ve değişimi deneyimlemeye cesaret edenler yukarıdaki örnekteki gibi bir hayat kurmayı başarıyorlar.
Bizim gibi zorunluluklara sıkışıp kalmış kişiler ne yapmalı peki? Değiştirmeye cesaretimiz yoksa, durumu bizim açımızdan daha makul seviyeye çekmek başlangıç için iyi fikir olabilir.
- Ev ve iş yeri arasındaki mesafeyi azaltmakla başlanabilir. İşi veya evi değiştirmek için ailedeki diğer bireylerinde konumlarını düşünerek ortak karar alabilmek gerekir. Böylelikle trafikle ilgili sorunu en aza indirmiş oluruz.
- Birinci çözüm, zaman yönetiminde de işimize yarayacağından çözümünü en başta sağlamak işimize yarayacaktır. Diğer zaman kayıplarından bahsedecek olursak; televizyonda harcadığımız vakti kontrollü hale getirirsek faydasını göreceğimize eminim. Buna sosyal medyayı da dahil ediyorum hatta daha çok dahil ediyorum. Haber sitelerini okumayı azaltabiliriz. Twiter’daki paylaşımları takip etmeyi bırakabiliriz. (Özellikle twiter manipülasyona çok açık bir mecra. Kişileri belli düşünce tarzına odaklamak için bilinçli paylaşımlar yapıldığını artık herkes biliyor. Şahsen ben bu mecrayı pek kullanmıyorum. Kurban bayramında #kurbancinayettir etikieti ile ön sırada yerini alan -twiter jargonunda başka bir ismi vardı ama unuttum şimdi heh sanırım tt olmak- bu etiketle yapılan paylaşımları okuduğumda anladım ki birileri bunun üzerine konuşulsun insanlar eften püften konularla bile kutuplaştırılsın diye ortaya atıldığını hissettirdi bana açık ve seçik olarak gözümüzün içine soka soka. Dedim ya çok kullanmıyorum bu mecrayı. ‘İstanbul’da kar tatili olacak mı?’ diye takip ediyordum. Çünkü o haberi beklerken, gençlerin yaptığı esprili yorumlar çok hoşuma gidiyordu. (yeni neslin espri yeteneği bir harika) Şu an tt olanlarla da halkı belli düşünce tarzına sevk etmeye çalıştığı için pek ilgilenmiyorum. Ama siz yine de benim twiter hesabımı ekleyin. Bu kadar yazmanın üzerine bunu belirtmeden geçemedim 😉 ) Evet ne diyorduk?
Bakın sosyal medya da zaman kaybından bahsederken bile uzun bir paragraf yazmışım. Bu bile ne kadar vakit kaybı olduğunun örnek üzerinden açıklanması gibi oldu 🙂 Bu konu ile ilgili şu yazım da ilginizi çekebilir.
- Zaman kayıpları sıralamasında trafik, tv, internet dedikten sonra telefonda geçirilen zaman ya da aynı kişilerle aynı tarz konuşmaların tekrarlanmasını da ekleyebiliriz. Bunları fark ettiğimiz anda değiştirmek elimizde. Bir sözü, verilmek istenen mesajı, sade ve sonuç odaklı şekilde anlatanları hep sevmişimdir. Lafla, peynir gemisi yürümüyor çünkü 🙂
- Bugün dünün aynısı ise ziyan olmuş bir zamandan bahsetmek mümkün. Bu sebeple plan yapmalı ve her gün için hayatımızı güzelleştirecek farklı yaşantılar sağlamalıyız diye düşünüyorum. İş, ev, yolda geçirilen zaman, uyku, yemek gibi zorunlu listemizi hazırladıktan sonra kendimizle bağlantımızı yeniden oluşturabilmek için yollar arayabiliriz. Kalabalık şehirlerde zor olduğunu biliyorum ama şikayet etmek de bize bir çözüm sunmuyor değil mi?
- İlgi alanımıza göre bir kurs, seminer olabilir ya da bir hobi. Beylik laf gibi olacak hobi kelimesi ama kendimizi ifade etme tarzımıza katkı sağlayacak ve aslında benliğimize iyi gelecek diye düşünüyorum. Hobi derken popüler olan kurslardan bahsetmiyorum. Yapmaktan hoşlandığımız, bize iyi gelen, özümüze dönmemizi sağlayacak, eksiklerimizi ve güçlü yanlarımızı keşfetmemizi sağlayacak uğraşılardan bahsediyorum. Bunlar hakkında hiç düşünmediyseniz şimdi başlayabilirsiniz. Yaptığımız planda, bu uğraşı için de zaman ayırmalı, her gün olmasa bile yapmalıyız ki stresle başa çıkma ve enerjimizi artırma anlamında olumlu katkısı olsun.
- Mesleğimiz, hobilerimiz dışında farklı alanlarla ilgili bir şeyler okumak, farklı bakış açısı kazanmamıza yardımcı olacaktır. Örnek verecek olursam, blog açma ile ilgili araştırma yaptığımda bunun çok ayrı bir dünya olduğunu, bir yazıyı hazırlarken, paylaşırken belli kurallara uygun olması gerektiğini ve burada ayrı bir jargon olduğunu keşfettim. Örnek; ‘seo uyumlu makele nasıl yazılır’ diye bir yazı okuduğumda ‘anahtar kelimeler’ olduğunu öğrendim. Merak etmeyin bu yazıda anahtar kelime yok .:) Çünkü o kaygı olduğunda bir şey yazamadığımı fark ettim. Yazı bitince bütünlüğü bozmadan farklı yerlere ekleyebilirim ama 🙂
Bu sadece küçük bir örnekti. Birkaç gün okuduklarımla öğrendiklerimi duysanız şaşırırsınız.
- Bir şeyler okumak bizi iyi hissettirir. Hiç okumadığınız tarz roman okuyabilirsiniz. Şiir de olabilir.
- Dinlediğiniz müziklere dikkat edin. Farklı tarzlar dinlemeye çalışın. Mesela ben bu yazıyı yazarken Paul Mauriat / Romeo-Juliet dinliyorum. Her zaman dinlediğim bir tür değildir.
Özetle; zaman tasarrufu ile ilgili yapabileceklerinizi mutlaka belirleyin ve vaktinizi en çok heba ettiğinizi düşündüğünüz şeyleri fark etmeye çalışın. Sonra size iyi hissettiren şeyleri yapmaya daha gönüllü olacaksınız. Kendinizle bağınızı kurdukça bu özelliğiniz daha da gelişecektir. Tükenmişlik hissinden kurtulmanızı daha kolaylaştıracaktır temennisiyle yazımı sonlandırıyorum.