BÜTÜN ÇOCUKLARIN OKUL ÖNCESİ EĞİTİME İHTİYACI VARDIR

Okul öncesi dönem insan yaşamının temelini oluşturur.Bu dönemde çocuğun sağlığı ve beslenmesi kadar,aile ortamının ona sağladığı sevgi ve şefkat de son derece önemlidir.Ancak en az bunlar kadar önemli olan bir başka nokta da, insanın gelişiminin tüm yönlerini destekleyebilecek bir sosyal ve fiziksel ortamdır.

Bu dönemdeki yaşantılar onun gelecekte hayata bakış açısını da önemli ölçüde etkiler. Bu nedenle,istenen bir çocuk olarak dünyaya gelmek,yaşamın ilk yıllarında saygı-sevgi-şefkatle büyütülmek,tutarlı ve kararlı yetişkin davranışları ve zengin uyarıcılar kişinin sağlıklı bir şekilde gelişmesinin olmazsa olmaz koşullarıdır.

0-8 yaş, çocuğun gelişiminin en hızlı ve en kritik yıllarıdır.Bu yıllarda temeli atılan beden sağlığı ve kişilik yapısının,ileri yaşlarda yön değiştirmeden,daha çok aynı yönde gelişmesi şansı daha yüksektir. Uzun yıllara dayalı araştırmalarda,çocukluk yıllarında kazanılan davranışların büyük bir kısmının yetişkinlikte,bireyin kişilik yapısını, tavır, alışkanlık, inanç ve değer yargılarını biçimlendirdiği gözlenmiştir. Bu açıdan, okul öncesi dönemdeki eğitim, çocuğun ilerideki yaşamını etkileyecek önemli bir süreçtir.

Çocuğun erken çocukluk dönemindeki çeşitli gereksinimlerini karşılayabilmek,bugünkü bilimsel ve teknolojik gelişmelerin sağladığı olanaklarla artık ailenin yalnız başına başarabileceği bir konu olmaktan çıkmış durumdadır. Bu açıdan okul öncesi eğitim kurumları, çok önemli bir görev üstlenmektedirler. Bu kurumlar, çağdaş toplumun gereksinimi olan duygu ve düşüncelerini özgürce anlatabilen araştırmacı, meraklı, girişimci, üretici, karşılaştığı problemlere çözümler ve seçenekler üretebilen, kendi kendine karar verebilen, kendi haklarına ve başkalarının haklarına saygılı, sahip olduğu gücü en üst düzeyde kullanabilen, kendi kendini denetleyebilen bireyler yetiştirebilmek için ailenin en büyük desteği olmak durumundadırlar.

Konuya Türkiye açısından bakıldığında, yüzyılın başında kurumsal okul öncesi eğitimin ortaya çıkış nedenlerinin özellikle kadının çalışması ile ilgili olduğu dikkati çekmektedir. Günümüzde bu gerekçe devam etmekle birlikte özellikle büyük şehir yaşamında çocukların daralan oyun mekanları, sınırlanan hareket ve arkadaşlarıyla birlikte olma imkanları , ailelerin çocuğun erken eğitimi konusunda giderek bilinçlenmeleri, annenin çalışmasına bağlı olmaksızın okul öncesi eğitim kurumlarına talebi artırmıştır.

Çocuğun devamlı sağlık kontrolleri için çocuk doktoruna, fiziksel gelişimi ile birlikte ruhsal gelişimini ne oranda gerçekleştirdiğini belirlemek açısından ruh hekimi,psikolog vb. uzmanlara, evde ailenin kendisine sağlayamadığı eğitim imkanlarını vermek ve düzenli bir öğretim programına başarı ile katılmaya hazırlanmak için annenin dışında eğitimcilere de ihtiyacı vardır.İşte okul öncesi eğitim kurumları, günümüzde ailelere gerekli eğitim desteğini sağlayan, yol gösteren, sorumluluklarını belirli bir ölçüde azaltabilecek temel kuruluşlar olarak çok önemli bir işlevi yerine getirmektedirler. Bir başka deyişle okul öncesi kurumlar, çocuğun eğitimi konusunda aileye yardımcı olmanın yanı sıra, annenin veya ailenin eğitime ilişkin sorunlarına çözüm imkanlarını bulabileceği merkezler haline dönüşmektedir.

Avrupa birliğine giriş sürecinde olan ülkemizde de okul öncesi eğitim hızla gelişimini sürdürmektedir.Öyle umuyoruz ki; erken dönemdeki eğitimin öneminin anlaşılması ve bu dönem için eğitim olanaklarının çeşitlendirilmesi ve artırılması çabaları gelecek günlerde toplumun önemli gündem maddesi olacaktır.

Hakkında dileksoylemez

Yazar, 2002 yılında İstanbul Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık bölümünden mezun olmuştur. Evli ve 2 çocuk annesidir. Hakkında detaylı bilgiye http://www.dileksoylemez.com/hakkimda adresinden ulaşabilirsiniz.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

%d blogcu bunu beğendi: