Bağırmayan Ebeveyn Olur mu?

Bağırmayan anneler,

Kızmayan ebeveynler,

Çocuğunuza yüksek sesle konuşmayın,

Kızmayın, bağırmayın!

Bu başlıklar tanıdık geldi mi?

“Bir ara çok öfkeliydim, oğluma aşırı yüklendim, pişmanım”

“Sevgili anneler babalar, lütfen çocuklarınıza kızmayın onlar bize emanet”

“Çocuğumun önünde tartıştık, sonra dönüp ona kızdım. Suçluluk hissi ile boğuşuyorum”

Bu cümlelerin sık kullanılması ve bundan pişman olmanın iki temel nedeni var:
 

  1. Çocukken bu tür davranışlara maruz kalındığı için öğrenilmiş tepkiler olması
  2. Sosyo-kültürel seviyenin yükselmesi, teknoloji ile birlikte pek çok bilgiye anında ulaşıyor olmanın getirdiği farkındalık
     

Beynimizin en sevdiği şey güvenli limanda olmak!

Yani güvenli (tanıdık, bildik) davranışta kalmak.

Öğrenilen davranışa, anne-babamızın geliştirdiği tepki biçimine sadık kalmak.

Kolay olan bu! Tabii eğitim düzeyi arttıkça, çocukla ilgili bilgilerin paylaşımı yaygınlaştıkça, hataların sonucu bilindikçe pişmanlık da artıyor. Kendi anne babamız, doğru davranışı bilmediği ve ailesinden öğrendiğinin bu olması sebebiyle böyle davranmış olabilir. Ancak yeni nesil anneler, öğrendiği davranış modelini uyguladığında doğacak sonuçları bildiğinden çelişkiyi daha çok yaşıyor.

Diğer ve daha önemli nokta ise şu:

Öfke duygusu ile diğer duyguların karışıyor olması. Birincil ve ikincil duyguların farkına varılamaması.

Öfkenin altında ne var?

Öfke duygusunun altında; önemsenmeme, reddedilme, engellenme, üzüntü, suçluluk, pişmanlık, yetersizlik, hayal kırıklığı hatta korku vs. duygular olabilir. Bu duygulardan aynı anda birkaç tane de olabilir.

Uzun süre üzüntüsünü bastıran bir birey, sonunda öfke kontrolünü sağlayamayabilir.

Eşi tarafından anlaşılmadığı, değer görmediği hissine kapılan bir anne, öfkesini çocuğuna aktarabilir.

İşyerinde engellenmiş olmanın verdiği hayal kırıklığını yaşayan baba, eve gelip eşine ya da çocuğuna öfkeli davranabilir.

Öfke geldiği anda onu tutmak zordur. Öfkeni bastır, nefes al, ‘sakinim’ telkini de işe yaramaz. Aslında yarar ama birazdan söyleyeceklerimi başarırsanız yarar.

O an geldiğinde, öfkeyi dışarıya püskürtmeden önce içe dönmek ve kendine, aslında derinde hangi duygunun olduğunu sormak.

Kolay olan, öfkelenmektir. Zor olan, çocukluktan itibaren öğrenilen davranış biçimini ‘çaba’ sarf ederek değiştirmektir. Çaba ise birincil ve ikincil duyguyu fark ederek olur.

Yüz yüze olsak böylesine derinlikli konuyu daha çok aktarmak isterdim size ancak, öfke seminerlerimde severek paylaştığım söz ile bitireyim yazımı.

“Öfke gelir göz kararır, öfke gider yüz kızarır.”

Sevgilerimle

Dilek Söylemez

Psikolojik Danışman

İletişim: www.dileksoylemez.com

*Bu yazım 07.01.2018 tarihinde annemisin.com sitesinde yayımlanmıştır.

 

Sosyal medyada yeni gelişmeleri ve videoları takip etmek için tıklayın.

               

Sorularınız için uzman@dileksoylemez.com mail gönderebilirsiniz.

Youtube kanalına abone olmak için

https://www.youtube.com/channel/UCuFYEnXP_xU714yFOxyf2wQ

Yazılarımın yayınlandığı adresler

http://www.milliyet.com.tr/psikolojik-danisman-dilek-soylemez/saglik/pembenar-yazilari/

http://annemisin.com/DilekSoylemez

http://ailevecocuk.net/category/dilek-soylemez/

 

Hakkında dileksoylemez

Yazar, 2002 yılında İstanbul Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık bölümünden mezun olmuştur. Evli ve 2 çocuk annesidir. Hakkında detaylı bilgiye http://www.dileksoylemez.com/hakkimda adresinden ulaşabilirsiniz.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

%d blogcu bunu beğendi: