ALT ISLATMA 2

Çocuklarımızı yetiştirirken karşılaştığımız bazı gelişim problemleri vardır ki; bunlar anne-baba hatta aile olarak bizleri hayli zorlar, endişelendirir. Bir de karşılaşılan bu zorluklar toplum tarafından olumsuz algılanıyorsa kaygılarımız iyice büyür.

Sözü edilen sorunlar arasında belki en fazla bilineni “alt ıslatma problemi” dir.  Beş yaşın üzerinde oldukları halde çocukların istemsiz olarak altını ıslatmalarına “enurezis” denmektedir. Enurezis sıklıkla geceleri olduğundan “yatak ıslatma” olarak da anılmaktadır.

Her sabah yatağından ıslak olarak kalkmak bir çocuk için gerçekten sıkıntı verici bir durumdur. Genellikle bu durum aileler tarafından bir hastalık olarak algılanmadığından çocuklar sürekli ve ağır biçimde suçlanmakta, hatta zaman zaman fiziksel istismar biçiminde değerlendirilebilecek ağır cezalara çarptırılmaktadırlar. Halbuki bu durumdan en çok çocuk rahatsız olur ve sizden çok o, bu durumdan kurtulmak ister. Özellikle başka bir evde yatması gerektiği ya da misafirlik, yolculuk gibi nedenlerle evden ayrı kaldığı durumlarda çocuk şiddetli bir kaygı yaşamakta ve altını ıslattığında yoğun bir utanma duygusuna kapılabilmektedir. Bu nedenle de evden uzaklaşmayı reddedip, bir çok faaliyete katılmada isteksiz davranabilmektedirler.

Çocuklarda böyle bir problemle karşılaşıldığında yapılacak en akıllıca davranış, aşırı kaygılanıp bu kaygıyı kontrolsüz biçimde çocuğa veya ailenin diğer üyelerine yansıtmak yerine, soğukkanlılıkla problemin nedenlerini fark etmeye çalışmak ve mümkün olan en kısa zamanda tedavisini gerçekleştirmektir.

Bir çocuğun 1-2 kez altını ıslatması enuresiz teşhisi için yeterli midir? Bu sorunun cevabı elbette hayır. Enuresiz teşhisi konulabilmesi için en az 3 ay süre ile haftada en az iki defa altını ıslatması ya da çocuğun çevresiyle sosyal ilişkilerinde ( mesela arkadaşlarıyla), okul yaşamında, akademik performansında  düşme ve/veya sorunlara sebep olması ve beş yaşından büyük olması gerekmektedir. Ayrıca altını ıslatmasının başka bir ilacın yan etkisine bağlı olmaması, bireyde altını ıslatmaya sebep olabilecek bir hastalık ( şeker hastalığı,kas kontrolünü etkileyen nörolojik veya ürolojik hastalıklar gibi) olmadığının bilinmesi gerekmektedir. Bu tanımlama ve kriterler bizi her altını ıslatmanın enurezis olmadığını söylemektedir. Böyle bir durumla karşılaştığımızda ilk yapmamız gereken, soruna neden olan bedensel bir rahatsızlığın olup olmadığına bakmaktır.

Alt ıslatma probleminin “nelerin etkisiyle” yaşanmakta olduğunu anlamaya çalışalım.

Alt ıslatmanın tek bir nedene bağlı olmadığı, risk artıran birden fazla sebep bulunduğu ileri sürülmektedir.

Bunlardan ilki kalıtımdır. Annede, babada, her ikisinde ya da akrabalarda alt ıslatma sorunu olması riski artırır.

İkincisi çocuğun çeşitli psikososyal sorunlarla karşılaşması veya olumsuz çevresel koşullar altında bulunmasıdır. Ebeveynin çocuğa yeterince ilgi göstermemesi ve buna bağlı olarak çocukta oluşan ilgi ihtiyacı, tuvalet alışkanlığının kazandırılmasında kullanılan uygunsuz yaklaşımlar, kardeş kıskançlıkları, güvenlik ihtiyaçlarının yeterince karşılanmaması, çocuğun duygusal, sosyal veya fiziksel olarak istismar edilmesi ve örselenmesi, yerleşim yerinin ya da okulunun değişmesi, yuvaya veya okula başlamayla şekillenen yeni yaşantılar arasında sayılabilir.

Herhangi bir nedenle babanın, annenin veya her ikisinin ya da kardeşin kaybedilmesi ( boşanma, ölüm vb. sebeplerle) bu faktörler arasında sayılabilir. Özellikle belli bir dönemde idrar kontrolünü sağladığı halde sonradan altını ıslatmaya başlayan çocuklarda bu tür olumsuz hayat olaylarının etkili olduğu ifade edilmektedir.

Dördüncü faktör olarak organik sebepler ele alınabilir. Sinir sisteminin olgunlaşmaması ile ilgili bir problem olarak uykudayken idrar kesesinde meydana gelen kasılmaların kontrol edilip baskılanamaması, uyku bozukluklarına bağlı olarak mesane doluluğunun algılanamaması, böbreklerden salgılanan bir hormonun yetersiz olması, mesane darlığı ve kas gelişiminde görülebilecek gerilikler bunlar arasında yer alabilir.

Ebeveynin en temel görevi çocuk yetiştirme konusunda bilinçli davranarak problemin ortaya çıkışını engellemektir. Öncelikli hedef, bu tür problemleri olmadan önlemek, yani çocuğu korumaktır. Tuvalet alışkanlığı kazandırılmaya çalışılırken uygun tutumlar sergilemek, baskı ve cezalandırmayı kullanmamak, alışkanlığın kazanılması için uygun yaşta eğitime başlamak ve bitirmek bu noktada çok önemlidir. Söz gelimi, tuvalet alışkanlığında ailenin aşırı titizlenmesi durumunda çocuk, hayatının belirli bir döneminde ( mesela yeni bir kardeş dünyaya geldiğinde) alt ıslatmayı aileyi cezalandırmada araç olarak kullanabilir. Özellikle çocuk, -doğru ya da yanlış- tuvalet alışkanlığı kazanıldıktan sonra altını ıslatmaya başlamışsa, problemin psikolojik olma ihtimali üzerinde daha fazla durulmalıdır. Yine okula başlama veya okul değiştirme, problemli aile içi ilişkiler gibi yukarıda belirtilen riskli yaşantılar konusunda aileler duyarlı olmalıdır.

Çocuk altını ıslatıyorsa öncelikle bir hekime başvurulmalı, probleme sebep olan bedensel bir faktörün olup olmadığı belirlenmelidir. Bedensel bir problemden kaynaklanan alt ıslatmanın tedavisinde tıbbi yöntemler gereklidir. Psikolojik kökenli bir problem olduğu sonucuna varılmışsa, uzman desteği alınmalı ve öneriler doğrultusunda çözüme gidilmelidir. Özellikle başka davranış problemleri( kekemelik, tırnak yeme,yalan söyleme vb.) alt ıslatmaya eşlik ediyorsa uzman gözetimi şarttır.

ÖNERİLER:

·        Herşeyden önce öfke ve kızgınlık değil sevgi ve anlayış gösterin. Böyle zamanlarda değilse ne zaman şefkat göstereceksiniz?
·        Çocuğun alt ıslatmalarını azaltmak için yatmadan önce alınan sıvı miktarı üzerinde kontrol sağlanmalı, azaltılmalıdır.
·        Çocuk uykuya dalmasından yaklaşık bir buçuk saat sonra uyandırılmalı ve tuvalete gitmesi sağlanmalıdır. Burada çocuğun “uyanmış” olması önemlidir. Gerek görülüyorsa çocuk bir gecede iki kez uyandırılabilir.
·        Çocuğun alt ıslatma sayısı ( sıklığı) takip edilmelidir. Bu amaçla bir çizelge kullanılması uygun olur. Çizelge takibi bir uzman tarafından diğer yöntemlerle birlikte kullanıldığında yarar sağlayacaktır.
·        Çocuğun altını ıslatmadığı günlerde ödüllendirilmesi,  davranışın ortadan kalkmasında etkili olabilir.  Ödüllerde çocuğun isteklerinin göz önüne alınması etkililiği yükseltecektir.
·        Çocuğun altını ıslatmadan uyandığı gün hiç yok veya çok az ise, gündüz tuvaleti geldiğinde birkaç dakika tutması istenerek, mesane kontrolü sağlanması amacıyla egzersiz yaptırılması yararlı olabilir.

EDAM- Aile Eğitim Danışmanlığı Bülteni –Nisan 2003
Çavuşbaşı Ahmet Akça İlköğretim Okulu Rehberlik Servisi
Psikolojik Danışman
Dilek SÖYLEMEZ

Hakkında dileksoylemez

Yazar, 2002 yılında İstanbul Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık bölümünden mezun olmuştur. Evli ve 2 çocuk annesidir. Hakkında detaylı bilgiye http://www.dileksoylemez.com/hakkimda adresinden ulaşabilirsiniz.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

%d blogcu bunu beğendi: