Okula Başlama Yaşına Nasıl Karar Verilmelidir?

Görsel www.google.com adresinden alınmıştır.

*Bu yazım 24.08.2017 tarihinde www.annemisin.com sitesinde yayımlanmıştır.

 

Merhaba sevgili annemisin ailesi, uzun bir aradan sonra yeniden, ancak bu kez farklı bir konu ile sizinle olmak istedim. Hamilelik, doğum, dil gelişimi, duygusal gelişim derken çocukların okul zamanı göz açıp kapayıncaya kadar geliyor. Şimdilerde bebeklerini büyütmeye gayret eden tüm annelere tavsiyem; anın tadını çıkarmaları.

Gelelim, benim gibi okul telaşı başlayan annelere.

Çoğu anne okul öncesi eğitimin önemini bildiğinden erken yaşta oyun grupları, yarım gün veya -ben de dâhi l- çalışan annelerin yaptığı gibi, tam gün okul öncesi eğitim aldırmaktalar çocuklarına. Özellikle özel eğitim kurumları birbiri ile yarış içinde olduğundan en mükemmel eğitimi vermeye gayret ediyorlar. Bu döngüde sıkışan ebeveynlerde hangi kurumu seçeceğini şaşırıyor. En iyi okul, en yakın okuldur diyerek okul öncesi ile ilgili bilgilerimi ve kendi çocuklarımın deneyimlerini başka bir yazıda aktaracağımı belirterek bu yıl birinci sınıfa başlayacak velilere önerilerde bulunmak istiyorum

Bildiğiniz üzere yeni sistemde çocuklar 60 ile 72 ay arası okula başlayabiliyorlar. Kimi veli okul çağı gelse bile doktor raporu ile ertesi yıla uzatabiliyor, kimi veli de bir dilekçe ile erteleme hakkı olmasına rağmen erken yaşta okula gönderebiliyor çocuklarını. (Yazının sonunda hangi ayda başlanılması gerektiğini resmî kanalların belirttiği şekilde açıklayacağım.)

Bu arada, yaş farkı neredeyse bir yıla yakın çocukların da aynı sınıfta olduğunu göz ardı etmeden çeşitli kriterlere değinmek istiyorum.

Çocuğun okula başlaması onun hazır bulunuşluğu ile ilgilidir.

Bu ne demektir?  Bilişsel, sosyal, duygusal ve hatta motor becerilerinin buna yeterli olması demektir. Buna ek olarak, öz bakım becerilerini yerine getirebilmesi demektir.

Başlangıç olarak;  tuvalet, giyinme, yemek yeme ihtiyaçlarını yardımsız ve düzgün bir şekilde giderebiliyor mu sorusuna ‘evet’ cevabı vermiş olmalısınız.

Bilişsel olarak; komutları alma, dinleme, adını soyadını söyleme, ailesini tanıtma, karşıt ya da aynı anlamlı kelimeleri eşleştirme, sayı sayma vs.

Sosyal olarak; arkadaşları ile kurallı oyunlara katılabilme, sıraya girme, bekleme becerisi vs.

Motor becerileri; kalem tutma, yazı yazma, sırada oturma gibi becerileri gerçekleştiriyor olmalıdır.

Bu ölçütler kaba bir şekilde çocuk hakkında değerlendirme yapmanızı sağlar. Eğer okul öncesi kuruma gidiyorsa, oradaki Psikolojik Danışmandan ‘Metropolitan Ölçeği’ ile değerlendirme yapmasını talep edebilirsiniz ki çoğu kurum bunu kendisi yapıyor artık. Okul öncesi eğitim almamışsa, ilçenizdeki Rehberlik Araştırma Merkezlerinden ya da kayıt olacağı okulun Psikolojik Danışmanından talep edebilirsiniz. Bu testler için özel kurumlara gidip ücret ödemenize de gerek yoktur.

Bu değerlendirmeler size, çocuğunuzun okula hazır bulunuşluğu ile ilgili yanıt verir. Ancak dikkat ederseniz duygusal gelişimi ile ilgili bir yorumda bulunmadım.

Bu konu çok daha önemli, çünkü çocuğun kendi yeterliliğini ve bulunduğu çevre ortamında kendini ortaya koyma becerisi açısından çok daha önemli yer teşkil ediyor.

Erken başlayan çocuklar sınıf arkadaşlarının gerisinde kaldığında yetersizlik ve değersizlik duygusu ile mücadele etmeye çalışıyorlar. Yaşından geç başlayan çocuklar ise sınıf arkadaşlarından duygusal, sosyal hatta bilişsel olarak önde olduklarından sıkılma ve öğrenmeye karşı isteksizlik oluşabiliyor. Bu dengeyi hem aile hem de öğretmen iyi takip etmelidir. Yaşından erken başlayan çocuklar ileriki sınıflara geçildiğinde soyut konular olacağından ilk yıl yaşamasa bile sonraki yıllarda sıkıntı yaşayabilirler. Aileler bunu da dikkate almalıdırlar.

Okul yönetiminin, sınıfları nasıl oluşturacağı da önemlidir. Yaş gurubuna göre mi, öğrenme düzeyine göre mi sınıflar oluşacak? Özellikle belli eğitimden gelen ve gelmeyen çocukların, birinci sınıfta aralarında davranış ve öğrenme yönünden epey fark olduğunu belirtmek isterim.  Okul ve öğretmenin her çocuğu kazanmak için bu farkı gözeterek düzen oluşturması oldukça önemlidir.

Son olarak idealist ailelere ve öğretmenlere de bir söz söyleyip uzatmadan konuyu kapatayım. Öğretmenler, ne olur çok fazla ödev vermeyin. Anneler, ne olur evde öğretmenlik rolü üstlenerek çocuğunuzla ilişkinizi bozmayın.

Sevgilerimle,

Dilek Söylemez

Psikolojik Danışman

İletişim: www.dileksoylemez.com

@dileginimgeleri

*Bu yazım 24.08.2017 tarihinde www.annemisin.com sitesinde yayımlanmıştır.

 

Sosyal medyada yeni gelişmeleri ve videoları takip etmek için tıklayın.

               

Sorularınız için uzman@dileksoylemez.com mail gönderebilirsiniz.

Youtube kanalına abone olmak için

https://www.youtube.com/channel/UCuFYEnXP_xU714yFOxyf2wQ

Yazılarımın yayınlandığı adresler

http://www.milliyet.com.tr/psikolojik-danisman-dilek-soylemez/saglik/pembenar-yazilari/

http://annemisin.com/DilekSoylemez

 

 

Hakkında dileksoylemez

Yazar, 2002 yılında İstanbul Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık bölümünden mezun olmuştur. Evli ve 2 çocuk annesidir. Hakkında detaylı bilgiye http://www.dileksoylemez.com/hakkimda adresinden ulaşabilirsiniz.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

%d blogcu bunu beğendi: